İçeriğe geç

Sosyal anksiyete nasıl aşılır ?

Sosyal Anksiyete Nasıl Aşılır? Bir Genç Yetişkinin Hikayesi

Bazen kalbim, bana en yakın insanlarla bile konuşmaya cesaret edemeyecek kadar hızlı atıyor. Çevremdeki herkes rahatça gülüp sohbet ederken, ben ise kelimeleri bir araya getirebilmek için zihnimde mücadele veriyorum. Kayseri’deki o kafe köşesinde, bir arkadaşımla buluşacağım. Gerçekten istiyorum; ama içimde bir yerlerde bir şey, beni engelliyor. Sosyal anksiyetenin o ağır gölgesi her zaman yanımda.

Birinci Sahne: “Neredesin, Kendi Kendine Kapanmışsın”

O gün, arkadaşım Selin’le buluşacakken, içimdeki ses bir yandan “Git, seni bekliyor” diyor, bir yandan da “Belki gitmesen daha iyi olur, ya utandığında ne yapacaksın?” Bunu o kadar sık hissediyorum ki, bu düşünceler neredeyse her buluşmadan önce beni sarıyor. Sonunda eve kapanıp rahatlamayı tercih etsem de, bir yandan onu kırmak istemiyorum.

Selin beni kafe dışında beklerken mesaj attı: “Neredesin, hala gelmedin mi? Bu kadar mesafeye mi dayanamadın?” Diğer yandan, içimde bir ses daha yükseliyor: “Ama ya söyleyemezsen, ya kelimeler boğazına düğümlenirse? Ya yanlış bir şey söylersen ve sonra iki hafta boyunca kafanı meşgul edecek bir şey olursa?”

Bunlar çok gerçek, çok canlı düşünceler. Ama yine de, dışarı çıkmak zorundayım. Selin’in sabırsızlığına karşılık vermek için kalbimi birkaç kez derin nefes alarak sakinleştiriyorum ve o kafeye doğru yola çıkıyorum.

İkinci Sahne: “Sohbet Başladı, Hala Kayıp Gibi Hissediyorum”

Kafeye girdiğimde, Selin’in gülümsemesi hemen dikkatimi çekiyor. Gözlerindeki sıcaklık, beni biraz rahatlatıyor ama yine de zihnimde o koca kara bulutlar dönmeye devam ediyor. “Selin, nasılsın?” diye başladım ama kelimelerimin sesi garip, titrek çıkıyor. Yine o hissi yaşıyorum: “Acaba o cümleyi doğru söyledim mi? Ya yanlış anlaşılırsa? Ya cümlem eksik olursa?” Kafamda bu düşünceler çırpınırken, dışarıdan bakıldığında her şey normal görünüyor. Selin gülüyor, cevap veriyor, ama ben kendimi sanki bir kafeste değil, büyük bir kalabalığın içinde yalnız hissediyorum.

Sosyal anksiyetenin en garip yönü bu: Kimseye belli etmeden, yalnızca kendi içinde bir savaş vermek. Bazen sesli bir şekilde bile konuşsam, zihnim hala bu mücadelenin içinde oluyor. Gözlerim Selin’in gözlerinden kaçıyor, çünkü hala korkuyorum. “Ya bir şey yanlış söylersem?” Düşüncelerim bu kadar hızlıyken, ne yazık ki çoğu zaman konuşmalarımın tadını çıkartamıyorum. Ama ne garip bir şey değil mi? İnsanlar etrafında rahatça sohbet ederken, senin kendi zihnindeki sesi susturman ne kadar zor olabiliyor.

Üçüncü Sahne: “Bir Adım Daha”

Selin konuşmaya devam ederken, ben biraz daha odaklanıp derin bir nefes aldım. “Bunu aşabilirsin, bu sana kalmış,” dedim kendi kendime. İçimdeki o korkuyu hissettim ama bir adım daha atmak istedim. “Kendini biraz bırak, her şey mükemmel olmak zorunda değil,” diye düşündüm.

Sonra Selin’in söyledikleri arasında bir noktayı yakaladım ve o noktadan hareketle konuşmaya başladım. “Ya sen hiç bu kadar zorlandığın bir anı yaşadın mı?” diye sordum. Konu aniden değişmişti ama konuştuğumda, bir şeyler biraz olsun hafifledi. Şaşırtıcı bir şekilde, Selin’e kendimi tam olarak açmayı başardım.

Birkaç dakika sonra, o küçük korku yok oldu. Selin’le derin bir sohbete dalmıştık. Dışarıdan bakınca, gayet normal bir konuşma yapıyormuşuz gibi görünüyordu ama ben kendimi biraz daha özgür hissetmeye başladım. Anksiyete, her an değişen bir hal alıyordu. Bazen yükseliyor, bazen düşüyordu. Ama ben o anda daha rahat hissediyordum.

Dördüncü Sahne: “Bir Adım Daha Atabilirim”

Gün bitip eve dönerken, yine kafamda bazı düşünceler vardı: “Ya gerçekten Selin beni beğenmiyor mu?” Ama o gün öğrendim ki, sosyal anksiyeteyle başa çıkmanın sırrı, bu küçük, büyük anları kabul etmek. O an ki duygularım ne olursa olsun, kendime biraz daha güvenmek. Bazen korkmak normal, bazen kelimeler kaybolur, ama asıl önemli olan, bir adım daha atmaktır.

Sosyal anksiyete, sadece bir durum değil; onu aşmak, bir yolculuk. Her gün bir adım daha atarak, daha az korkarak, daha fazla insanla konuşarak bu korkuyu aşabiliriz. Kimse mükemmel değil, hepimiz bazen kayboluyoruz, ama bu kaybolduğumuz yerden tekrar çıkabilmek için sadece biraz cesaret gerekiyor.

Sonuç: Adımlar Küçük, Ama Önemli

Sosyal anksiyete, belki bir noktada bizleri zincirler gibi sarar, ama bu zincirleri kırmak da bizlerin elinde. Zihnimizdeki sesleri durdurmak kolay olmayacak, ama her adımda bir adım daha atmak, bize bir adım daha özgürlük kazandırır. Ve ben, o özgürlüğü kucaklamaya devam etmek istiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
ilbet mobil giriş